Denizden Yansıyan Anılar İzlenimler

Joseph Conrad, Denizden Yansıyan Anılar İzlenimler, Çev. Ömer Bozkurt, Everest Yayınları, İstanbul, 2018. 282 s.  (Özgün adı ve ilk basımı: The Mirror of the Sea, 1906)

ÇEVİRMENİN SUNUŞ YAZISINDAN (Giriş ve Sonuç)

20. yüzyılın ilk çeyreğinde İngilizce edebiyatın önde gelen adlarından Joseph Conrad’ın (1857-1924) 1906’da yayımlanan The Mirror of the Sea – Memories and Impressions adlı kitabı ne saltık bir edebiyat yapıtı ne de saltık bir özyaşamöyküsü olarak ele alınabilir. On beş yazıdan/denemeden ((Conrad, bu yazılarını bir anlamda “karalamalar” biçiminde de çevrilebilecek bir sözcükle  (sketches) niteliyor.)) oluşan bu kitap, doğal olarak yüksek edebi tatlar vermekle ve bir bakıma kurmaca olduğu söylenebilecek unsurlar içermekle birlikte, hemen her seferinde yazarın denizci yaşamı deneyimlerinden hareketle ve o yaşama sürekli yollamalarda özyaşamöyküsüne de yönelmektedir. Ama özünde ozansı bir tanıklıktır.

Gelin görün ki bu eserin ancak “görünüşte samimi bir otobiyografi” olduğunu öne süren olduğu gibi, ((Edward Said, Joseph Conrad ve Otobiyografide Kurmaca, (çev. F. B. Aydar ) Agora Kitaplığı, İstanbul 2010, s. 148. E. Said, Conrad’ın diğer otobiyografik eseri, A Personal Record için de “sahte biyografi” nitelemesini kullanmaktadır (a.g.e. s. 98.) Hattâ aynı eserde,  bu iki kitap için şu ilginç düşünceyi ileri sürer: “gerçekten yapay içtenliğin kaçamaklı şaheserleri” (evasive masterpieces of truly impersonal intimacy.) s. 74.)) “Bir özyaşamöyküsünden çok bir kurmaca ötesi metin” (meta-fiction) olarak niteleyen de vardır. ((Andrea White, “Writing from Within: Autobiography and Immigrant Subjectivity in The Mirror of the Sea”, içinde: Conrad in the Twenty-First Century: Contemporary Approaches and Perspectives / edited by Carola M. Kaplan, Peter Lancelot Mallios, and Andrea White. Routledge, 2005 New York. (s.241))) Buna karşılık bir başkası, Conrad’ın ilk yaşamöyküsünün yazarı, bu kitabı “gerçeğin hayranlık veren şiiri” gibi görmektedir.((Gérard Jean-Aubry, Vie de Conrad’dan aktaran Alain Dugrand, Conrad La vie à la mer,  La Table Ronde, Paris, 2014. s. 274. ))  Bu nitelemelerin hepsi için doğrulayıcı kanıtlar bulmak ve sıralamak mümkündür. Kanımca ikincil bu konuda tartışmaya katılmadan ve kararı, kitabı okuduktan sonrası için okura bırakarak bir başka noktayı vurgulamak isterim. Bu satırların yazarına sorulacak olursa, bu yazılar/denemeler bütününün öne çıkan özelliği ve önemi XIX. yüzyılın son çeyreğinde ticaret bahriyesine ve denizde çalışmaya ilişkin içeriğidir. Gerçekten Denizden Yansıyan – Anılar İzlenimler, İngiliz ticaret bahriyesi özelinde döneminin gemileri, özellikle yelkenli gemileri, gemicileri, sefer koşulları, limanları, deniz ticaretindeki diğer aktörleri (gemi donatanlar, kiralayan/yükleyenler) konusunda meslekten biri tarafından, dolayısıyla sistematik olmasa da ilk elden ilginç verileri bir edebiyat adamının kaleminden sunmaktadır.

Bu incelemede ilkin Conrad’ın, bu esere zemin hazırlayan denizcilik yaşamına değinilecek ardından, esere ilişkin bazı gözlem ve düşünceler ışığında genel bir değerlendirme denenecektir.

 * * *

Esere Övgü

Denizden Yansıyan Anılar İzlenimler, yakın tarihin bir döneminde insanları, onların ürünlerini ve fikirlerini dünyanın uzak noktaları arasında getirip götürmüş yelkenli gemilere ve onların mürettebatına bir övgüdür. Bu gemiler derin ve uzak sularda, doğanın –günümüzün gözde deyimiyle– yenilenebilir kaynaklarını kullanarak gerçekleştirilen ve çok uzun süren masalsı seferlerin öznesidir. Yazarın insan elinden çıkmış en olağanüstü yaratılar gibi gördüğü bu gemiler güzeldir, ona iyi davranan süvariye ya da mürettebata sadıktır ama kimilerinin sahtekârlıklarını ortaya dökmekten de kaçınmaz.

Conrad’ın bu eseri sadece geçmişle, geride kalmış bir teknikle, denizde uzak yol seyri tekniğiyle ilgili görülmemelidir. Denizcilik deneyimlerinin esinlendirdiği düşünceler, zabitanın denize ve gemisine bakışına ilişkin birçok görüş, günümüzün motorlu gemilerinin süvarileri ve zabitanı hatta bütün gemicileri için de büyük ölçüde geçerlidir. Örneğin karaya oturan geminin süvarisi, çok muhtemelen günümüzde de Conrad’ın yazıya döktüğü duyguları tadacaktır. Bu talihsizlik ona da “mutlak ve cesaret kırıcı bir başarısızlık duygusu” verecektir. Öte yandan süvarinin sorumluluğu ve yalnızlığı, zabitlerin sorumluluklarından bazıları yelkenli gemilerde ve günümüzün bilmem kaç bin TEU’luk kutuyük gemilerinde aynıdır. “Doğunun ve Batının Efendileri” başlıklı bölümünde, belki antropomorfizme biraz fazla meyletmiş, eğretilemeyi uçsal boyutlara taşımış, benzetmeleri yorgunluk verecek ölçüde ardı ardına sıralamış olsa da okyanusların egemen rüzgârları için yazdıkları sonsuza kadar geçerlidir. Rüzgârları ve bulutların, denizlerin o egemen rüzgârlar altında kazandıkları ürkütücü, bazen de yapayca sevecen görünümü ondan daha “doğru” betimleyen ikinci bir yazar kolayca gelmiyor insanın aklına. Böylece Conrad’ın eseri zaman içinde eskimezlik niteliği kazanıyor.

Yazar, yelkenli gemiler döneminin kapanışına, buharlıların denizlere egemen oluşu sürecine yakından tanıklık etmiştir. Olgunluk çağının eseri bu kitapta ve aynı dönemde kaleme aldığı bazı başka yazılarda bu “gelişmeyi” hüzünle karşılar. Yelkenli gemiler çağının tekrar geri gelemeyecek biçimde sonlandığını düşünmektedir. Oysa yanılmıştır. Yelkenle seyir günümüzde, en azından amatör yelkencilik alanında, Conrad’ı herhalde heyecanlandıracak ölçüde ilerlemiştir. “Güzel sanat olarak yelkenle seyir” doruklara çıkmıştır. Gemileriyle bütünleşmiş gemiciler, akıllara durgunluk veren başarılara ulaşmaktadır. Üstelik bu sadece yatçılıkla sınırlı da değildir; denizcilik eğitimi hâlâ birçok ülkede, denizcilikte iddialı ülkelerde, onun övdüğü türden gemilerle yapılmaktadır.

O nedenle Conrad’ın eseri edebiyat küresinin dışına taşmaktadır. Günümüzün denizcileri, yelkencileri ve rüzgârla boğuşmuş ve sevişmiş bütün denizcileri için bir düşünsel pınar görünümündedir. Üstelik o güzel gemileri anlatan nesir –bazı edebi sanatlar yönünden aşırılıkları bulunabilirse de–  çok üstündür. Böylece söz konusu eser, “romansı/romantik” kimi zaman “fantastik” ve hemen herzaman kurgusal deniz edebiyatının çok ötesinde bir yerlemde konumlanmaktadır. Bu yönüyle eşsizdir.

Ankara, Mayıs- Eylül 2017